27 Nisan 2016 Çarşamba

Dim Mağarası ziyaretimizden kareler.




Hafta sonu eşimin okulundaki öğretmenler ile kahvaltıya Konak Tepe Restorana gittik. Açıkçası tat olarak benim damak zevkime çok uymasa da fena değildi. Ama samimi kötülük  düşünmeyen içten insanlarla bu masayı paylaştığım için çok mutlu oldum. Eğlendim. Etrafınızda iyi insanların olduğunu bilmek güzel bir duygu....

    Güzel insanlar ile güzel muhabbet masamız işte böyleydi... Kahvaltımız bittikten sonra biz Dim mağarasına gitmemiştik ve yaklaşık 2 kilometre uzağımızdaydı. Gitmesek olmazdı. Güzel ağaçların arasında dağ yoluna arabayla gidip 5 dakika da ulaşmak istesek ulaşabilirdik ama tabiki de biz kolaya kaçmayıp yürümeye başladık. Kahvaltıda aldığımız kalorilerden sonra çokta iyi oldu. 10 kişilik grubumuz ile yürümeye başladık. Çokta uzun sürmeden Dim Mağarasına geldik. Hemen girdik ve merdivenleri açıkçası çok fazlaydı 350 mt. kadar aşağıya indik. Ve açıkçası çok tehlikeli yerler vardı. Çünkü yerler ıslaktı. 







   Ve işte Dim mağarasında ki Sarkıtlar. Belki fotoğraflar o kadar dikkat çekiçi olmayabilir ama bu anı yaşadığınızda mağaranın etkisi çok büyük oluyor. Kim bilir bu sarkıtların oluşması için kaç yüz yıl geçmiştir. 

  Dim mağarasının içinde merdivenlerde bir de kaval çalan bir kişi vardı. Mağara da olduğunuz için ses çok şahane ve güçlü çıkıyordu. Ha birde terledik mi üşüdük mü anlayamadık. Hem soğuktu hem de soğuktu. Çok farklı değişikti. Aşağı indikçe boğazımda bir yanma hissetmeye başladım. Öğrendim ki mağaralar Astım gibi çeşitli hastalıklara da iyi geliyormuş . Tabi kapalı alanda kalma korkunuz yoksa :)


Bu da mağaramızın en sonunda ulaştığımız son noktaydı. Anne ve çocuğu diye bir tabela bulunuyordu. Araştırdım ve açıkçası tam bir hikayesini bulamadım. Bilen varsa ve paylaşırsa çok mutlu olurum. 


Ben ve eşim Dim mağarasını çok beğendik. Ülkemizin bütün doğal güzelliklerini gezip görmemiz gerektiğini düşünen bir aileyiz. Yolunuz düşerse eğer girmenizi şiddetle tavsiye ederiz. 

4 yorum:

  1. Fotoğraflar ve yazı çok güzel. Tabi o atmosferi yaşamak farklı olacaktır. Sadece İstanbul'da Yerebatan Sarnıcı'na gitmiştim, mağara değil tabi orası ama fotoğraflardaki loşluk ve atmosfer bana orayı hatırlattı. Bahsettiğiniz anne-çocuk hikayesini okuduktan sonra merak edip biraz baktım. Sanırım sadece oradaki dikitin çocuğunu sarmalayan bir anne motifine benzetilmesinden ileri geliyor. Dikkatli bakınca öyle görünüyormuş. :) Teşekkürler. :)

    YanıtlaSil
  2. Serhat bey yorumunuz beni çok mutlu etti. Teşekkür ediyorum. Anne çocuk hikayesi o muymuş keşke bilseydim daha dikkatli bakardım :(

    YanıtlaSil
  3. Ne kadar haklısınız samimi insanlarla zaman geçirmek paha biçilemez :)))
    Ve evet gezilecek çok yer var eğer bir gün yolum düşerse bu mağarayı gezmeyi ve yazmayı çok isterim :) Sevgiler hocam :))
    Ya da öğretmenim mi deyim küçükler şimdi öğretmen diyorlardır size :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet daha minnoş oldukları için öğretmenim diyorlar :) Astımın yoksa bir uğramalısın canım, eğer gidersen bende Alanya'da olursam haber vermeni isterim :)

      Sil